28 Şubat 2011 Pazartesi

yine rahat durmadım :)))

Elmyra gururla sunar...
Kalabalık grup halinde gidilen yemekte Plastik ve rekonstrüktif cerrah olan kart zampara sözde bana yazarken...
-benim en son sevgilim 86 doğumlu..sen kartsın ona göre...ehehehe(başına geleceklerden bihaber salak gevrek bi gülümseme)-
-(biliyorum sessiz kalmak en güzel cevap ama böyle kendi eliyle kendi ağzıyla düştüğü tuzakta laf sokmak varken...ı-ıh)   aaaa öyle mi?dur bakiim..benim hayran kitlemle (yaşıma kendi de dahil kimse inanmıyor nüfus cüzdanıma rağmen) sizin yaşınızı kıyaslarsak da yaş farkı 25- 30 falan...kart derken??? (kıpkırmızı rujumla alabildiğine pis,alabildiğine geniş bir gülümseme,masada kikirdeşmeler,karşımda rujumdan daha kırmızı hatta mora çalan bir surat ve boğaza teker teker itinayla dizilmiş lokmalar)
Eee ama sen kaşındın be amca...Akşamın çeşitli dakikalarında itinayla yerleştirilmiş laflar daha çok var...Altta kalmamaya çalışırken o kadar yenmiş laftan sonra ben artık sokağa çıkmazdım ama...Adam pes etmedi...Hala başbaşa yemek için sonsuz ısrarlarına devam etmekte...Gelişmeleri sonraki zamanlarda yazarım....

(bu kızların da sadece banka hesabına ve spor arabaya aşık olduklarını kendi de dahil herkes biliyor..yazık ya...)

21 Şubat 2011 Pazartesi

....

Kafam karmakarışık olduğundan dolayı bir süredir konuşmamışım senle sevgili günlük...Oğlum noldu ya bu evrene sapıttı mı nedir...Tamam farklı farklı zamanlarda mesaj ,sinyal vs yollamış olabilirim ama hepsini tutup da aynı zamanda ver dediğimi hatırlamıyorum ki...Hah işte kararsıza karar ver dersen böyle olur sevgili evren...Karar verildi...Çekip gitme zamanıdır benim için...Arkamdan ağlayacaklara öneriler vermek isterdim ama acımasızca olur...Belki başka bir gün...Dur ya ben bir dans edeyim konser falan vereyim kendi kendime kutlama namına....Jack Daniels beni bekler.....

2 Şubat 2011 Çarşamba

bu böyle...

bir nöbet ertesinde uyanışımda güzel şeyler yazmak isterdim...biri daha ölmüş...ölüm biz doktorlara pek yabancı değil aslında...sık sık yaşıyoruz...ama bazen hayat dolu olup enerjisine,rengarenkliğine,kahkahalarına şaşırdığın ve imrendiğin insanlara ölüm meleği uğruyorsa...söyleyecek birşey bulamıyorsun..kalakalmak fiilini canlı olarak örnekliyorsun...
aslında ölüm bana hiç yabancı değil..tanışıklığım fazla olmadı aslında...bir gün yine normal bir nöbet gününde telefon geldi "büyükbaban öldü"diye...konduramadım, yakıştıramadım...böylece tanışmış olduk...daha ölüm meleğini unutmama fırsat tanımadan yine hatırlattı bana kendisini üzerinden bir kaç ay geçtikten sonra...yine nöbetteydim...arayan kardeşimdi..."annem kötüleşti hemen gel"diye...hayatımın hem en kısa hem de en uzun yolculuğuydu çalıştığım hastaneyle ev arası...sonuç...(uzatmak istemiyorum anlatınca o günü saniye saniye yaşamaya başlıyorum çünkü)annem öldü...ve asıl kabus başladı...her "anne" kelimesini duyduğunda irkilmeler,özel günlerde annesizlik,"anneler günü"nü annesiz geçirmek ve o günü insanlardan sokaktan medyadan kaçarak yaşamak...falan filan...
ölümü herkes yaşayacak ama bazen bunu bilsen de teselli olamıyorsun bu cümleyle...klişe cümleler kurmayacağım..yok sevdiklerinizin kıymetini bilin yok hayatı doya doya yaşayın yok üzülmeyin vs...işe yaramıyorlar çünkü...
hayat hepinizin dilediği şeyleri başardıklarından biri olarak getirsin karşısına...